1 Mart 2012 Perşembe

LEKELENMEK EĞLENCELİDİR. LEKELENİN




LEKELENMEK EĞLENCELİDİR, LEKELENİN

Yukarıda okuduğunuz başlık, bir reklam sloganı değildir. 
Çocukluğumuzdan bu yana hep duymuşuzdur büyüklerimizden. -Aman evladım ismimize leke getirme. Bizim alnımızda leke yok!  Diyen gerçekten namusuna düşkün babalar olduğu gibi, -Ben şerefli bir insanım namusuma leke sürdürmem. Diyerek böbürlenen, devlet ihalesinin rüşvetle de olsa kendi şirketlerine verilmesini başarmış, başarılı bir iş adamı olan evin büyük oğlu kendinden emin; -Bizim ailemiz çok köklüdür, kuşaktan kuşağa tek bir leke sürdürmeden, namusumuz ve şerefimizle bu günlere geldik. Bakın bakalım etrafınıza bizim gibi bozulmadan kalan bir aile görebilecek misiniz? Diye aymazlığın verdiği rahatlıkla devam edebilir, üstün beşer olduğuna dair söylevine. Ya da Komşu kızı hakkında şöyle bir konuşma duyarsınız. - Günahları boynuna ama adı çıkmış, lekelenmiş bir kere. Kim alır onu. Hemen yüz çehresi acıma mimiklerini harekete geçirerek, karşı tarafa üzgün görüntüsü veren bir maskeye dönüştürülerek devam edilir. -Yazık yaşlı birine verecekler de kurtulacaklar bu lekeden.
Anlaşıldığı üzere lekelerin en berbatı namus lekesidir. Öyle bir lekedir ki bu namus lekesi. Uğruna mahpuslarda yatırıp, kadın, çoluk çocuk demeden hunharca katlettiren o mendebur öfke patlamasını yaratıp, insanın fabrika ayarlarını tamamen bozan o değimlidir. Nedir bu Namus. Nasıl oluyor da her lekeye uygulanacak bir leke çıkarıcı varken, namus lekesi için böyle bir bileşim bulunamaz, niçin çare aranmaz bu lekelerin en sanalı, ama en tehlikelisine. Aksine, namus lekesi, hedef seçileni üzdüğü oranın kat be katı neşe kaynağıdır dedikodu seven muhterem halkımın muhabbet ortamlarında. Yorumlarda genellikle lekelenen suçlanır, lekeleyenin mazereti vardır ve olmalıdır. Mazeretsiz lekelediyse de mazeret yaratılır. Çünkü aymazlığın son dişlilerinde kıyılacak olan bir can için, çok az bile olsa acıma duygularının harekete geçmesini istemezler. Tecrübeleriyle sabittir. Ne zaman bir işin içine bir nebze acıma duygusu girse, o anlatımdan zevk alamamışlardır. Böyle bir hikâyede gerektiği gibi neşelenmek için ajitasyon*1 olmalıdır. Ajitasyon
 Olmadan kahkahalar tavana vurmaz. Eğlenir görünseler de bunu hatır için yaptıkları her hallerinden belli olur. Buradaki amaç hikâyeyi anlatan kimsenin hatırı kırılmasındır. Günün çok konuşulan deyimiyle bir nevi hatır şikesi yaparlar. Burada insanın hayvansal güdülerinde olup ta insan olmak için atılması gereken duygu devreye girer. Yaltaklanma duygusudur bu duygunun adı. Sebebi (Gerekçesi) hazırdır. Ne me lazım günün birinde ona işim düşer içsel korkunun getirdiği temkinlilik hemen devreye girer.
Tabi leke deyince akla sadece yukarıda bahsedilen sanal lekenin dışındaki birçok leke türleri gelir. İnanın Hangi leke olursa olsun, lekenin eğlenceli olduğu kesin. Fakat Bahse konu olan bu lekeler bazen sizi bazen lekeleneni, bazen de lekeleyeni, ama en çok lekelenmişin üzerine konuşanları eğlendirir.
Leke nedir?  Lekenin tarifi: Leke öncelikle ikiye ayrılır.
a-)  Gerçek Leke
b- ) Sanal Leke
a-   )Gerçek lekenin türlerine göre, kelime anlamları şöyle sıralanmıştır.

GERÇEK LEKE 1: Bir sıvının bulaşmasından dolayı bir yüzey üzerinde oluşan renk değişikliği, çay lekesi, boya lekesi, vücudun herhangi bir yerinde görülen renk değişikliği ya da benek.
GERÇEK LEKE 2: Bir sıvının damlamasından ya da dökülmesinden yüzey üzerinde kalan, sınırları belli renk değişikliği. Belli renkteki bir yüzey üzerinde başka renkteki kısım.
GERÇEK LEKE 3: Resim yüzeyi üzerinde boya ile yapılmış iz. Leke izlenime dayanan bir fırça tuşu halinde resimde yer alır.
GERÇEK LEKE 4: Resim sanatında yüzeyin homojen biçimde tek renk kullanılarak örtülmüş parçası.
b-  )Sanal Leke*2: Sanal leke, yani lekenin tehlikelisinin tarifi ise şöyle yapılır.
SANAL LEKE:“Gerçek olmayıp da gerçekmiş hissi veren, gerçeğin simülasyonu.”
Hani internette alışveriş yapıyoruz. Kredi kartımızdan da para çekiyorlar, biz de “ulan ne halt ettik, ya adamlar sanalsa? Diye soruyoruz kendimize. İşte bu sanal o sanal.
Gerek iş yaparken, gerekse resim yapıp, evinizi boyarken veya üzerinize kahve döküp lekelenmeniz mümkün.
Bazen de İnsan onuruna yakışmayan bir şekilde hedef alınırsınız. Sadece birilerinin kin ve nefret duygularını tetiklediğiniz  için olabilir. Ya da,  o kişiler kendi ezikliklerini yenebilmek için size,  sanal tarzda bir lekeleme kampanyasına girişebilirler. Siz de gayet tabi bu durumdan rahatsız olup, bir reaksiyon olarak, bu durumdan utanıp, yaptığınız görevi bırakıp, geri çekilebilir, hatta ömrünüzün geri kalan kısmını insanlardan uzak geçirmek hatta intihar etmek isteyebilirsiniz. Çünkü Onurlu bir insansınızdır. Onurlu insanların yapması gereken böyle bir davranıştır diyebilir, hatta size bu konuda hak verenler çoğunlukta da olabilir.  
Sakın ha! Çünkü sanal lekeyi kullanan beyin fukaralarının varmak istedikleri hedef budur.  Seni oyunun dışına atmak. Oyun dışına çıkmakla rakibinin ekmeğine yağ sürmüş olursun. Kimse inanmasa da, dünya üstüne yıkılsa da, sen onurlu olduğuna inanıyorsan, dayanma gücünü bu gerçekten alacaksın, buna inanmalısın, gerisi laf- güzaf. Onların istediği senin,  bertaraf olmandır.  Büyük sözünü dinleyeceksin.  Ne diyor Büyüklerimiz. “Ya benden taraf, ya bertaraf olacaksın” Öyleyse taraf ol, taraftar olma. Ondan yana olamazsın biliyorum. Benim sana söylemek istediğim, senin kendinden yana olman. Özgür iradene sahip çıkman, kendinden vaz-geçmemen.
Vazgeçme arkadaşım, ne inancından, ne yaşantından ne de mücadelenden. Vazgeçme!
Evet, endişelerini anlıyorum. Hele, lekelenmenin her bakımdan eğlenceli karşılandığı toplumlarda, değer yargıları sıfırlanmış, yerine,  gününe ve adamına göre değişen değerler hızla ve belleğimize monte edilmeye devam ederken ahkâm kesmenin ukalalık sayılacağının da bilincindeyim.
Öyle ki, toplumun ve vicdanların kabul etmediği bir şeyi, birilerine yaranmak için günlerce savunmak adet haline geldi. Her dönemde olduğu gibi, bu günlerde de ellerindeki medya gücünü kullanan oportünizm, dayatma fikir ve eylemlerin borazanlığını yapan yayın organları işi azıya almışlar. Her hafta yeni bir konuyu halkımıza dikte ettirir gibi haftalarca irdeleyip, sonuç alınıncaya, yani kabul ettirinceye kadar, bu konudaki ısrarlarını sürdürmektedirler.
Her tarafı lekelenmiş, lekeden asıl renginin belli olmadığı bir toplum travması yaşıyor olabiliriz. Yakın zamanda temizlenmemizde mümkün olmayabilir. Fakat bu kadar leke unsurunun olduğu bir bataklıkta olduğumuzu düşünerek, böyle bir yerde lekelenmemenin mümkün olmadığı tesellisi seni yatıştır mı bilmem. Ama şunu kesin söyleye bilirim, madem bu çukura düştün, çıkmak zorundasın.  O kuyudan çıkarken sana asılan, kirli elleriyle seni tutanlar tarafından kirletileceksin. Buna katlanman gerekir. Lekelenmekten korkma! Lekelenmek ağlattığı kadar güldürür de insanı bazen.
Size yukarıda bahsetmediğim fakat lekelerin en çıkmazı, en inatçısı bir leke var ki, hiç çıkaramazsınız. Bir kere lekelenmeye görün, siz aklansanız da, ak göründüğünüz için size Ak (Beyaz; Temiz, Saf) ismini verseler de içinizden o lekeyi atamazsınız. O da insan onuruna yakışmayan davranışınız ve adımlarınızla körüklediğiniz, bakışınızdan dışarı sızdığı, ayan beyan görülen içinizdeki sönmemiş ateşin sebep olduğu isli duman lekesidir. O lekenin adı vicdan lekesidir. Ve O lekeyi temizlemek, içinizde yanan o ateşi söndürmek için, isminizin değil, vicdanınızın ak olması gerekir.

Cemal K. Demir
03.03.2012

*1(Propaganda, Tahrik, kışkırtma, mübalağada bulunma gibi nevroz kişilik bozuklukları)
*2açıklama, sanal Leke: kelime anlamı gerçekte olmayan, tahmini, farazi olmasına rağmen internet ortamına verilen genel bir sıfat haline geldi.
Sanal âlemsanal arkadaşlık gibi. Ama kelimenin doğru kullanılmadığı gün gibi ortada... Olmayan biri ile arkadaşlık yapmak mümkün olmadığına göre.

Hiç yorum yok: