İSTANBUL’DA SAMATYA
SAMATYA’DA “KÜÇÜK EV”
Samatya’ya deniz tarafından girdiğinizde Tren
köprüsünün altından geçersiniz sağda bu günlerde seferleri durdurulmuş tren
istasyonunu geçerek ilerlersiniz. O zaman Samatya’nın balık ve anason kokan
havasını ciğerlerinize çekmeye başlarsınız. Daha masaya oturmadan
keyiflenirsiniz. Birkaç adım attığınızda yolunuzun ikiye ayrıldığını
görürsünüz. Siz sağda kalırsanız, meydana irili ufaklı serpilmiş meyhaneler
meydanına dalarsınız.
Sol taraftaki son meyhane ismi gibi kendisi de küçük
olan bir evcik. Küçücük, içeride bir
buçuk masaya yer var o da balık istifi, ancak çok samimi bir ortam için uygun.
İnanın o samimi ortamı bu şehri İstanbul’da ancak Samatya meyhanelerinde
bulabilirsiniz. İddia ediyorum, Samatya İstanbullun hiçbir yerine benzemeyen
güzellikte meyhanelere sahip. Bir yerin güzelliğini coğrafi konumu için
söylüyorsanız, onun adı sessiz mutluluktur. Sadece siz mutlu olur,
mutluluğunuzu içinizde yaşarsınız. Bir mekânın servisi ve mezeleri için güzel
buluyorsanız, gururunuz okşanır siz ayrıcalıklısınız. Paranız kadar mutlu
olursunuz. Bu mutluluğu mekân sahibi ve siz aranızda paylaşırsınız. Fakat bir mekânda
samimi bir ortam içindeyseniz, yerinizin dar olmasına, içerdeki ızgaranın
dumanına aldırmazsınız, çünkü siz kendinizi o mekânda evinizde hissedersiniz.
Mutluluğunuzu yan masalarla ve tüm kainatla paylaşırsınız. İşte size bu ortamı dünya
yüzünde sağlayacak en etkili unsur insandır. İnsan faktörüdür. Yalın insan,
hesapsız. Si kim olursanız olun, ister cebi dolu bir kalantor, ister ayakkabı
boyacısı bir âdem. Size gösterilen itibar hep aynı olacaktır. Tabi ki bu durum Samatya’da
dünden bu güne oluşmadı. Burada asırlar boyunca yaşamış olan değişik
kültürlerin aralarında geliştirdiği hoşgörü öğretisinin günümüze kadar gelen
izleridir Samatyayı diğer meyhanelerden, diğer toplumlardan ve diğer
esnaflardan ayrı tutan. Samatya da rakı balık satılmaz. Samatya’da rakı şarap
içilir, balık ve mezeler yenir. Ama insanlık ikram edilir. Hem de hiçbir yerde
görmediğiniz insanlıktı bu. İçten gelir, akar ılık ılık içinize doğru.
Samatya’da Küçük ev. O küçük evden dışarıya taşan
yürekleriyle iki adam Mustafa’dan mekânın içi sorulur. Kemal tatlı dilli
meydancı. Servisin en alasını şimşek hızında ve siz fark etmeden yapar bunu.
Birkaç yıl önce Mustafa’yı tanıdım. Daha sonra Kemal geldi, birleştiler. Hani
salataya kıvamı kadar malzeme koyar kıvamında karıştırırsan güzel olur ya.
Mustafa ile Kemalde öyle tam kıvamında uyuşan bir ikili. Gelin bu insanlığın ve
gerçek lokanta esnaflığının son temsilcilerini ara sıra da olsa ziyaret edelim.
Yemesek içmesek te, önlerinden selamsız geçmeyelim. Unutmadan söylemek
istiyorum. Samatya’da bir meyhaneye davet edilirsiniz, fakat sizi kimse
kolunuzdan çekmeye kalkmaz başka semt hamutçuları gibi. Girmeseniz de gönül
koymaz. Çünkü onlar her ne olursa olsun insan kalmaya yeminlidirler. O sebeple
kendileriyle ve cümle âlemle barışık yaşarlar.
Mustafa, Kemal ve çalışanlarına bu mesleği hakkıyla
yaptıkları için, bir meslek erbabı olarak sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Cemal K. Demir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder