12 Eylül 2017 Salı

MEDENİYETİN HÜNERLİ ELLERİ CERRAHLAR



 
MEDENİYET NEDİR:

Medeniyet nedir diye sorulduğunda birçok cevap almak mümkündür.  Ölçümde kıstas nedir peki. Medeniyet çağdaşlığı yakalamak mıdır, uygarlık mıdır?  Medeniyetler çatışması. Kavramı doğru mudur? M. Kemal, Türk halkına “Muhasır medeniyeti." hedef gösterirken nasıl bir toplumu olmamızı istemiştir. Benim tarifimde medeniyet kısaca akılcılıktır, yaşamı algılayarak yaşamak ve yaşam ortamını iyileştirme uğraşıdır. Yaşamın sosyal, ekonomik, teknik ve tıp olmak üzere çeşitli alanlarında insanlık adına yapılan uğraşlardır. Fakat en önemlileri,  insana düşün gücü veren eğitmenlik ve sağlıklı kalması için uğraş veren Tıp’tır. İnsan olmak, medeniyetin ilk şartıdır. Gerçeğe yüzünü dönmektir. İnsanın doğuşuyla birlikte başlayan, tamamlanabilme çabasıdır. 

Medeniyet kelimesinin kökü Medine şehrinden, yani Müslüman Arapçadan türemesine rağmen, ne hikmetse dünya milletleri içerisinde bilim ve görgü alanında, en geri kalmış ülkeler Müslüman ülkeleridir. Medeniyet ve uygarlık kavramları çoğunlukla aynı anlamda kullanılır ama farklılıkları vardır. Uygarlığın medeniyete göre daha geniş bir anlam taşıdığı bir gerçektir. Uygarlık kavramı da medeniyet gibi, asırlar boyunca süren evrimleşme ve akıl yolunun getirdiği deneyimler ile insan yaşamındaki kalite artışının belirgin bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Fakat uygarlıkta esas alınan değerler, durağan değildir. İnsan aklının yaşadığı zaman dilimi içerisinde ulaşabildiği, bilim ve teknolojisinin, sanatın ve edebiyatın katkısı ile ortaya çıkan ve tüm insanlık adına yaratılan eserlerin,  kazanımların evrenselliği söz konusudur.      

"Evrensel değerler" Çağdaş bir toplum olmak için en önemli kriterlerdir. Çağdaş toplumun nüveleri, evrensel değerleri benimseyen, yaşamı değerli kılan tabiatın tüm canlılarına değer veren, medeni olmaya özen gösteren ve o yoldan sapmayan insanlar değil midir?  Evrensel dediğimiz değerlerden biri  "gerçeğe saygıdır"  Saygının anlamı sevgiden ötedir. Düşünce ve insani değerlerin varlığını tanımadır.  (Respect’tir.) Bireyin öncelikle kendisini tanıması, kendini değerli kılması insan olarak var oluşuna saygı duyması gerekir.   Medeni insan, yaşadığı ortama ve topluma saygılıdır. Gerçeğe saygı, o gün için var olan gerçekliği yadsımamak, saptırmamak ve doğrudan algılayarak buna uygun davranmaktır. Sözün özü; bir toplumdaki bireylerden "gerçekliğe saygı" ve "kişisel bütünlük" kavramlarını benimseyenlerin sayısı ne kadar çoksa, uygarlık dereceleri de o düzeydedir.                                                                        

Olan bir şeyi yok saymak veya olmayanı var saymak arasında ahlaki erozyon yönünde hiçbir fark yoktur. Kişinin yüzü gerçeğe dönük olmalıdır. Kişisel bütünlüğü olmayan bireyler, içlerinde ömür boyu sürecek bir boşluk duygusu yaşarlar. Çünkü özü ve sözü bir değildirler.  Toplumun aidiyet yasaları da salt gerçeklere ve günün koşullarına göre ama gerçekler esas alınarak, sadece insana yararlılığı ele alınarak düzenlenmesi, çağdaşlığın gerekliliği değil midir?                                                           

Medeniyetin beslendiği tek şey ise bilgidir. Eskiden yeniye buluşlar ve deneyimler dâhil, bilgilenme ve bilgi devşirmesidir. Bilgi soruları oluşturur, sorular yeni bilgileri arar bulur. Düşünce sentezler fikir oluşturur. Fikirler evrenseldir, yayılır insanların yaşamında gidecekleri yön olur.

MEDENİYETİN KİŞİLERCE DEĞİŞTİRİLEMEYEN KURALLARI VARDIR

Medeniyet akıl yönetimidir, evrensel bir kavramdır. Medeniyet çatışmadan önce seni kurallara uymaya davet eder. Uymadığında cezalandırır. O sebeple çatışan medeniyetler değil, kültürlerdir. Kültürlerinde var olan, anlaşmazlıkları çatışma yoluyla çözme güdüsü, onları kıyım yapmaktan ve komşularıyla ara bozmaktan vazgeçiremez. Medeni olmanın kriterleri saraylar hanlar, içi boş evren kentler (Üniversiteler) gökdelenler ve de şehri beton yığınına çeviren yapılaşma değildir. Ve tabi ki, bireysel veya toplumsal, maddi zenginlikte değildir. Öyle olsaydı, dünyanın birçok ülkesi ekonomik alanda Türkiye’den ileri olmasına rağmen, Tıp alanında dünya sıralamasında ilk beşe giren ülke Türkiye olur muydu?

Kültür ise bireyin veya toplumun yaşamındaki her unsuru içine alan bir biçimdir. Çöldeki bedevinin çadırda yaşaması, kendine ve gölgenin şartlarına uygun yiyecek hazırlaması ve eğlencesi, kısacası kendisine has yaşamı gelenekseldir, kültürdür. Ama bu yaşam tarzı medeni midir? Kültür kuralları mahallidir. Kültürlerdir çatışan, çünkü kültür bir yaşam tarzıdır. Bir toplum diğerine kendi yaşam tarzını dayattığında, çatışma kaçınılmazdır. Medeniyetlerde savaşırlar elbet, fakat savaşın da evrensel ve insani kuralları vardır.

Dünya da son bir asırdır çok gelişen uluslararası bir ticaret ağı vardır ki, toplumları birbirine çok yakınlaştırmıştır. Dünya artık eskisi kadar büyük değildir, kültürler arası turizm çok gelişmiş ve yıllık trilyon dolarlara varan bir hacme ulaşmıştır. Kısacası komşu kültürler ekonomik olarak ta birbirlerine bağımlı hale gelmiştir. Henüz 30 yaşına gelmemiş bir bireyin en az üç ülkede kariyer yaptığı bir dünyadan bahsediyorsak, evrensel düşünmemiz ve evrensel değerlere önem vermemiz gerekir.  

Dini inançlarının gereğini yapmak, sadece kişisel ruh hallerinin tatmini olduğunu ve tanrıya yakarmanın yaşadığı toplumda aynı duygularla karşılık bulmasını isteyen bir insanın kendi yaşam biçimini zorbalıkla mensubu olduğu topluma dayatması uygar bir insanın yapacağı davranış olamaz.  Uluslararası ilişkilerde meydana gelen bir sorun için, evrensel değerlerin kabul ettiği,  modern hukuk yolunu yok sayarak, “Ulemaya soralım.” Gibi, anlamsız bir yaklaşım sergilenmesi kültürler arası uyumsuzluğun ve çatışmanın sebebi olabilir. 

Evet, medeniyet çağdaşlığı yakalamaktan ziyade çağdaş olabilmek ve insanlığın eriştiği muhasır medeniyetin dışında kalmamaktır.  Yaşamın her alanında ihtisaslaşmaktır. Çağdaş düzeni oturtmak, insana, insanına değer vermektir. Medeniyet, insana inanmak ve insanlığı yaşatmaktır. İnsanlık yararına, insanlık adına bir şeyler yaparak insanın yaşam standardının yükselmesine katkı sağlamaktır. 

 

MEDENİYETİN HÜNERLİ ELLERİ:

Tıp ve medeniyet içedir, medeniyetin olmadığı yerde Tıp, Sanat, çağdaş eğitim yoktur.

Benim bu makaleyi yazmamın asıl sebebi, Bir ay gibi kısa bir zamanda peş peşe geçirdiğim iki kritik operasyonla, medeniyetin hünerli ellerine çok yakından tanıklık etmiş olmamdır. Yaşamla mücadele eden insanların tanrıyla arasındaki anlaşmazlığı düzelten arabulucular gibidir cerrahlar. Onlara her salisesi dikkat isteyen riskli bir işte tanrıların sükûnetini veren nedir bilir misiniz? Bilgidir, donanımdır. Bütünlüktür, özgüvendir ve deneyimdir. Bunun adı medeniyettir, uygarlıktır. Tıbbın her dalı insana hizmet eder ve kutsaldır, özellikle cerrahlara hayranlık duymamak imkânsızdır.

Latincede Tıp ile ilgili güzel ve çok yerinde bir söz vardır.           

“Omnium artium medicina nobilissima est”                                      

(Tüm sanatlar içinde hekimlik en soylu olandır)

Evet, Tıp bilgi birikimi ve deneyimdir belki ama cerrahlar en mutena sanatkârlardır. Dünyada Tıp eski çağlardan bu yana medeniyetin olduğu yerde var olmuş ve ilerleyebilmiştir.

Medeniyetin olmadığı yerde, muska ve dualar vardır. Ne yazık ki, bu durum bu günkü toplumuzda halen mevcudiyetini sürdürmektedir. Son çeyrek asırda tıp alanında çağdaş adımlar atarak ileri bir seviyeye gelmiş olan sağlık hizmetleri, her şeyi ters giden ülkemin gurur kaynağı olmuştu.

Maalesef siyasi erkin gerek tasarruf, gerekse başka nedenlerle tıbba olan bakış açısı neticesinde bu durumun tersine döndüğü fikri toplumda gün geçtikçe artmaktadır. Tıp da Milli Eğitim, Üniversiteler ve Adalet gibi, görkemli saraylar inşa edip, içine asıl unsuru, bilgiyi, deneyimi liyakat esaslı olarak koymayı unuttuğunuzda iyi netice alamayacağınız kurumlardandır. Çünkü çalışmaları akla ve insana yöneliktir, zaaflar hemen fark edilir.

Cemal K. Demir
Burhaniye, 08,2017

 

Hiç yorum yok: